21 Aralık 2016 Çarşamba

Makyaj Sabitleyeci Spreyler




Aranızda eminim ki Mac Fix+ ile tanışmayanınız yoktur. Sizi sıkmamak adına üzerinden şöyle bi geçiyorum. Ben de pek çoğunuz gibi o cakey görüntüyü almak için kullanıyorum. Peki makyajın bu kült spreyinin alternatifleri yok mu elbette var hem de çok daha başarılıları.



Institut Esthederm Eau Cellulaire Spray: Hem cildi yeniliyor hem nemlendiriyor. Hem de sabitliyor. Aralarında en başarılı bulduğum ve anlaştığım kendisi. Öyle ki  yazın hava yapış yapış elim ona gidiyor. Tazelendiğimi hissediyorum. Cildim nefes alıyor ve makyajım sıcaktan bağımsızlığını ilan etmiyor. Kışın soğuk cildim kupkuru, majyaja başlamadan ne kadar nemlendirsem de cildim makyajı tutmayacak pul pul dökülecek diye dert ettiğimde elim ona gidiyor. Institut Esthederm'in gözaltı bantlarına yapılan yorumları şişirilmiş bulsam da bu sprey gerçekten övgüyü hakediyor. Koşun alın denir mi bence denir.

Urban Decay All Nighter Makeup Setting Sprey: Mıhlıyor. Evet gerçekten makyajı suratınıza mıhlıyor. İnanmamıştım abartıdır demiştim ama özellikle 8 saat ve üzeri süren uçak yolculuklarında denedim, kefilim. Sayesinde kıpırdamadan kalıyor makyaj suratınızda. Ancak nedense bu beni biraz rahatsız ediyor. Az önce Institut Esthederm'de bahsettiğim cildimin nefes aldığını hissediyorum cümlesini alın bu sprey için tam tersini yazin. Nefessiz kalıyor sanki kurutuyor makyajımı temizlerken sanki biraz daha kalsa acıyacakmış hissiyatı içinde oluyorum. 118ml'lik kocaman bi şisesi var ki bu benim için gerçekten ekstra bi handikap hele ki NYX Dewy Finish Setting Sprey varken. 60ml'lik bu sprey Urban Decay spreyin yaptıği herşeyi yapıyor. Ergonomik olduğu gibi ayriyetten ekonomik. Kendisini Chicago Ulta'dan 7$'a almıştım ki NYX ürünleri ülkemizde de uygun fiyatlı markalar arasında yer alırken Urban Decay'e onca para vermeye değmez diye düşünüyorum. Fiyat performans açısından bakacak olursak gerçekten favorim NYX olacaktır. Ah ama ben bu nemli görüntüyle sevmiyorum diyorsanız setting spreylerinin bir kaç seçeneği mevcut gidin inceleyin kendiniz için en dogrusunu seçin ve bi şans verin derim.. Hem siz de benim gibi uzun süre etrafta aynı ürünü görmekten sıkılanlardansanız bence pişman olmayacaksınız.

26 Ekim 2016 Çarşamba

Clarins Fondöten Aşkına



Clarins Teint Multi Regenerant Extra Firming Foundation

Başka bişi istemem ama varsa bi öpücük alırım 💋 Kızlar bu fondöten efsane. Evet, ciltten cilde değişir artık hepimiz ögrendik. Ben deneye yanıla kendim için en doğru fondöteni buldum. Sanki tenime öpücük kondurmuş gibi. Saatler sonra bile ağırlaşmıyor ve cildi kurutup kırışıklıklara dolmuyor. Hatta benim kuru cildimi nemli bile tutuyor. Sürdüğüm zaman kendimi mutlu hissettiren bi ürün Clarins Teint Multi Regenerant Ah bir de unutmadan söyliim spf 15 içeriyor. Daha ne olsun ki? sigma f80 ile uygulayınca kendi tenim gibi duruşu 💗 ben! Telefonun ön kamerasından kendime bakmalara doyamıyorum. Highlighter kraliçesi benefit watssup hakkında o kadar çok konuşuldu ki  söylenecek ekstra bir söz pek bulamıyorum. O halde ben de nasıl uyguladığımdan bahsedeyim. beauty blender ya da kendisine muadil gösterilen yvesrocher sünger ile pıt pıt iste bu kadar. Bu aydınlık görüntüyü o kadar çok seviyorum ki bazen allık süresim bile gelmiyor. Ya sizin favori fondötenininiz hangisi? Peki aydınlatıcı?

Posted via Blogaway


9 Şubat 2016 Salı

Saç Uzatma Yöntemleri

 Biz kızların en gösterişli aksesuarlarından başlıcası hiç şüphesiz ki saçlarımız. Ben bu yaz hiç yapılmaması gereken bir hata yaptım ve o çok memnun olduğum her seferinde yüzümde güller açarak çıktığım kuaförüm Sevgili Ahmet tatildeyken resmen kaşındım ve Begüşün saçları da pek güzel bari bu sefer onunkine gideyim diyerek çaldım bilmediğim bir kuaförün kapısını. Aslında saçımın boyundan da rengindedn de oldukça memnundum. Ama sürekli topuz yapmak ve güneşin denizin havuzun zararlı etkileri saçımı yıpratmıştı. Genel bir bakım çok az uçlarından kırıklar ve boyamı yeniledik mi tamamdır. Aman sakın boyuna fazla girme, dibi kendi rengim sakın elleşme diye binbir tembih ve kocaman bir sırıtışla oturdum o koltuğa. Arada bayılmışım sanırım. Kendime geldiğimde o upuzun saçlarım omuzlarımda, ombrem de ise saç dibimin sadece bir parmak altına kadar girilmişti ve bu halimle sanki dip boyasını aksatmış ve kuaförüne yakalmış bakımsız +15yaş artmış hayat koşturmacasından yılmış başka biri bana bakıyordu aynada. Bu berbat saç kesimi ve boyasına sanırım dükkan sadece Cadde'ye yakın diye 450TL vererek uzaklaştım. Resmen ışığımı kaybetmiştim. Acilen Ahmet'i aradım yetiş bu şekilde insan içine çıkamammmmm! Ertesi gün gelin saçı yapmak için tatiline ara vererek İstanbul'a gelen Ahmet beni de kendime getirdi. Ama tabi ki 2 gün üstüste boyanan bi avuç kalan saçlarım artık fazlasıyla bakımı hakediyordu. Sanki saçlarımla beraber özgüvenimi de çalmıştı. Bir an önce uzatmalıyım derken öncelikle Mane and Tail'i denemeye koyuldum. Halk arasındaki adıyla At Şampuanı.


 Memnun kaldım mı evet kaldım! Ben zaten hiç bi zaman market şampuanları kullanmazdım. Schwarzkopf'un kuaför serisi, John Frıda, Tonı&Guy, Kerastase denemelerimin ardından Organixlerle aşk yaşamaya başlamış her serisinden ayrı memnun kalmıştım. İhtiyaca hızlıca cevap veren bu şampuanlara ara vererek nam-ı diğer At Şampuanlarını tüm eşime dostuma getirdim. Vaadettiği gibi saçları uzatıyor ve güçlendiriyor ancak tabi saçınızın ihtiyacına da bağlı ama bana sorarsanız kremsiz kullanmak gibi bir hataya asla düşmeyin o zaman saçlarınız kolay taranmıyor ve elektikleniyor. Kokusu beni bu güne kadar hiç rahatsız etmedi nerdeyse kokusuz bir ürün. Hiç ağırlık yapmadı. Olumsuz bir tecrübe yaşamadım ama belirtmekte fayda var yüzünüzdeki diğer tüyleri beslememesi için çok iyi durulanması gerekiyor.



Bunun yanı sıra saçımı güçlendirmek için başka ne yapabilirim diye araştırırken Hindistan Cevizi yağı her yerde karşıma çıktı. Bombay seyahatimde hemen en meşhur markaları Parachute'ten edindim. Bir çoğunuzun bildiği gibi gerçek hindistan cevizi yağı ya da düzeltiyorum bizim saçımız için kullanacağımız ve bakım yapacak olan kapta oldukça yoğun duruyor elinize alıp biraz ovaladıktan sonra yağ formuna hızlıca geçiş yapıyor. Bunu deneyimlemeden öne anlamamıştım ama ilk tecrübemden sonra sorarım o şişeden o ürün nasıl çıkar? Ben kendiminkini ufak bi operasyonla o şişeden kurtarıp küçük kavanozlara böldüm. Kullanımı oldukça basit parmak uçlarınıza aldığınız ürünü avuç içinde biraz ısıtıp -içine ben bir kaç damla badem yağı da ekliyorum- saçlarınıza masaj yaparak yediriyorsunuz. Ardından sera ile saçlarınızı sarıp üzerine ısıtılmış havlu ile bekliyorsunuz. Sanırım yarım saat yeterli olacaktır ancak dilerseniz akşamdan sabaha kadar da saçınızda kalabilir. Bu arada bu Parachute'un kokusu bildiğiniz hindistancevizinin yumuş yumuş kokusu değil. Şaşırmayın. İlk yıkamanızda saçta bi ağırlık oluşturmasa da tamamen arınmamış hissi yaratabilir ama kurutup şekil verdikten sonra sizi rahatsız edecek bir görüntüyle karşılaşacağınızı zannetmiyorum. Haftada bir yapmanız yeterli olacaktır diye düşünüyorum özellikle uçlarındaki kırıkları besleyecek, ışıltı verecek ve sağlıklı uzamasına yardımcı olacak. Gerçi ben kendimi tutamıyorum ve vaktim varsa her yıkama öncesinde kullanıyorum :)

Geçenlerde makyaj ve bakım dedin mi ilk akla gelen arkadaşlarımdan Esra ile başka bir Hindistan seyahati öncesi Parachute'ten bahsederken 1litre suya bi iki damla damlattığından cilde çok iyi geldiğinden ve başka pek çok faydası olduğundan bahsetti. Ancak bu güne kadar cesaret edip deneyemedim.Yine hikaye kısmını fazlaca uzattığım bir yazımın daha sonuna geldim. Farklı yöntemler tecrübe eden varsa alalım tavsiyelerinizi...

Victoria Secret Lip Plumper

Ba - yıl -dım !

Ay yok ateşten değil vallahi mutluluktan <3 Günlerdir onca seruma ilaca rağmen 39dereceden bi tık aşağıya düşmeyen ateşle halüsinasyonlarla boğuşurken bu gün sonunda birazcık gözlerimi aralayabildim ve kendimi şımartmaya karar verdim. Geçen ay San Francisco seyahatimde depoladığım lip glossların arasından ışıldayan bu plumper kalbimi gerçek anlamda fethetti ve favori rujlarımdan Dolge&Gabbana velvet rengiyle dünya tatlısı mükemmel bir uyum yakaladılar.

Lip plumperlar konusunda tam bir Sally Hansen bağımlısı olan ben indirim zamanı Victoria Secret'a yaptığım ziyarette kendimi alamadım ve çantaya bir adet de bu plumperdan attım. Sally Hansen aslında sürdüğün anda kendini hissettiren tarçın tadı ve dudakta oluşturduğu kıpırtılarla "Merhaba! Hazır mısın? Şişiyoruz biz" dercesine beni her defasında mental hazırlığa sokuyor:) bu yüzden hiç ihanet etmeyi düşünmemiştim. Bu ürün ise ilk bir kaç saniye size niye sürdürdüğünüzü unutturuyor. Sank klasik bi gloss sürülmüş gibi ortalıklarda salınırken bi kıpraşımlar başlıyor sanki patlayan şeker yemişsiniz de ince ince ağzınızı gıdıklıyormuş gibi. Sonrası mutluluk iyilik sağlık. Ben fotoğraftaki rujumla pek bi yakıştırdım. Peki sizin favori rujunuz veya lip plumperınız hangisi?